11 Ocak 2009 Pazar

Türkçe Rock Müziğin En İyi 11 Albümü - 10

NEKROPSİ – Mİ KUBBESİ (1996)

Uzun bir aradan sonra tekrar yazı dizime devam ediyorum. Onuncu albüm olarak seçtiğim albüm ise Nekropsi’den “Mi Kubbesi”. “Mi Kubbesi” albümünün gitarlarında Cem, basta Cenk, davul, darbuka ve bendir de Cevdet, gitar, efektler, sampling ve basta Tolga var. Ayrıca, bu seçimimde de aynı bir önceki yazıdaki gibi iki albüm arasında kalma durumu var. Nekropsi’nin iki albümünde aslında İhtiyaç Molası’nda kaldığım kadar büyük bir ikilemde kalmadığımı itiraf etmeliyim. İhtiyaç Molası’nın iki albümü birbirine çok yakın albümlerdi; ancak, Nekropsi’nin iki albümü arasında gerçekten çok büyük farklar var. “Sayı 2” albümü, endüstriyel metalden, progresif rock’a hatta elektronik müziğe kadar uzanan biraz da “postmodern” bir albüm. Fakat “Mi Kubbesi” birazdan açıklamasını yapacağım üzere belki de Türkiye’de yapılmış gerçek anlamdaki tek progresif rock albümü. Temel seçim kıstasım buydu. İsterseniz şimdi parçaları incelemeye geçelim ve yukarıdaki kısmen iddialı yorumumu birazcık da olsa açmaya çalışayım.

Parçaların tamamı enstrümental ve istenilirse bir bütün gibi düşünülebilir her progresif albümde olduğu gibi. İlk parçanın adı “Crying Game”. Crying Game’de bariz olarak hissedilen ancak albümün geneline de yer yer yayılmış bir speed havası var. Ancak bu speed havası bazen gerçekten bambaşka bir şekilde halay havasını andırabiliyor. Çeşitli samplinglerle desteklenmiş güzel bir parça. İkinci parça “Fok” ise gitar sololar, gitar riflerinin çeşitliliği ve şarkının hızlanıp yavaşladığı yerlerin güzel uyumu ile dikkat çekiyor. Az önce bahsettiğim halay havasını iyice hissettiren şarkı ise üçüncü parça “Efsane” şarkının ortasına kadar bize eşlik eden hey heyler bu duyguyu körüklüyor. Fakat şarkı ortada birden duruluyor ve klavyenin yarattığı atmosferde yeryer güzel arpejler bazen de sanki bir bağlama dinliyormuşsunuzcasına çalan gitar yer buluyor. Parçanın sonunda ise parça eski havasına dönüyor ve vokal-samplingler ile sonu getiriyor. Dördüncü parça “Çarşı” ise kısa bir parça; darbukanın kullanıldığı ve sevimli bir melodiyle desteklendiği bu şarkı hoş bir bağlayıcı niteliğinde. Beşinci parçanın adı ise “94 Kor”. Hemen itiraf etmeliyim bu parçada King Crimson’ın “21st Century Schizoid Man” şarkısının başındaki çılgınlığa benzeyen bir his aldım. 94 Kor sürekli takip eden bir ritimin eşliğinde yer yer gitarın yeryer vurmalıların yaptığı bir dizi enteresan bölüm ile ilerliyor ve bir nevi tedirgin kaçış havası yaratıyor. Sonra da yine o çılgınlıkla kapanıyor. Ardından “Derinlik” geliyor. Derinlik içinde çok fazla farklı atmosfer barındıran bir şarkı. Gitar, klavye ve davul farklı zamanlarda ön plana çıkıp atmosferin yaratıcısı oluyorlar. Gerçekten parçadaki sakinliğin sebebi içinde barındırdığı derinlik hissi. Ardından gelen “Dimli mi” başta yarattığı hava ile biraz ürkütücü. O ürkütücülüğü şarkının sonuna kadar sürdürüyor. Peşindeki şarkı “Lim” ise iki yavaş ve derin parça ardından biraz daha hareket getiriyor albüme. “Hinou” Lim’den devraldığı yerde sürdürüyor albümü. İçerisinde bir bas atağı bulunduran bu parça da grind/speed diyebileceğimiz o davul ritmlerini de tekrar gösteriyor. Onuncu şarkı “Çarklar”. Çarklar içinde çan etkisi yaratan bir efekt ve vokal samplingleri ile Nekropsi’nin tek albümle yarattığı o tarzına hizmet ediyor. Genele hakim speed riffler, bazen araya giren ufak sololar, ataklar, dur-kalklar aksak kısımlar, grind davul ritmleri vb. Yavaşlayan yerlerde etkiyi artıran klavye veya efektler. Çarklar’ın ardından “Ateis” geliyor. Bu parça da hoş aksak riffleriyle öne çıkan bir parça. Ayrıca içinde bir kaç farklı efekt de bulunmakta. “Göç” ise “atmosfer” diye adlandırdığımız o şeyi en iyi yaratan parça olabilir albümde. Tam bir mod şarkısı da denilebilir. “Kubbealtı” bir şarkıdan çok bir bendir taksiminden bir parça. “Yollar” klavyenin girişteki kullanımıyla göze çarpan bir şarkı. Gayet uzun olan Yollar’ın en dikkat çekici kısmı bence darbuka ile o albüme hakim speed rifflerine eşlik edilmesi. “Son” sert tonlu bir gitar ritminin sürekli eşlik ettiği ve efektlerin arka planda “solo”suna şahit olabileceğimiz bir parça. Gitarda da e-bow kullanılarak yapılmış hoş melodiler var. On altıncı ve son parça ise “16-41”. Bu parçada endüstriyel özellikleri hissedebiliyoruz. Bunun yanı sıra davullarda da o endsüstriyel ton ve ritmler bulunuyor. Bir fabrikanın tıkır tıkır işlemesini andıran bir girişi var parçanın. Ardından gelen kısım da sanki bir nevi paydos anını anlatıyor. Daha sonlara doğru klavyenin gelmesiyle bu endüstriyellikten biraz sıyrılıyor parça fakat birazcık elektronik müziği andırmaya başlıyor. Sonlara doğru gitarın iyice baskınlaşmasıyla aksak ritmli bir parçaya dönüşerek kapanıyor albüm. Nekropsi Türkiye’de çıkmış albümler arasında en deneysel şeyleri denemiş, tüm albüme hakim hava ile kendine özgü bir tarz yaratmış bir grup olarak akıllarımıza kazınıyor böylece. Son olarak Nekropsi’nin Hipodrom Konseri videosuyla sizi başbaşa bırakmak istiyorum:

NEKROPSİ HİPODROM KONSERİ

NEKROPSİ 4 NALA ÇALAR

Ayrıntılı bilgi için;

http://www.myspace.com/nekropsinekropsi

Hiç yorum yok: